…bu milletin ruhuna bağlı ve rüyasına ilişik,
sahici, belki de ilk, dünya görüşünün mimarı ve davacısıyım. Müslümanım;
müslümanlık çapında hiçbir kıymet ve haysiyet ölçüsü tanımıyorum; bin yıllık
şecereye sahip bir Anadolu ailesinden geliyorum… Ve bir zamanlar küfrün, hiçbir
şahsa göstermediği medih edebiyatının ithaf edildiği faniyi şahsımda
gezdiriyorum.
Ben, büyük marifete ulaşmış ve ummanlardan geniş
ruhları içinde namütenahiliği bulmuş büyüklerin yolunda ve insanoğlunun en
büyüğünün emrinde, sadece sokak, meydan, şehir ve dünya muharebesi yapan bir
savaşçıyım: Yani büyük marifetin dünya ve cemiyet davalarında mütehassıs;
kalemini, tefekkürünü, tahassüsünü, şiirini, sanatını yalnız ona tahsis etmiş
bir gonk vurucusuyum!
Kendisini
müslüman sanan ve şuursuz bir Şehadet kelimesi ve kalbin refakat etmediği beş
vakit sesi altında uyuyan insanları uyandırmak kabiliyetinde bir adam…
“Bu
memlekette din serbesttir!” dedikleri şey, her ferdin, ikinci fertle ve
irtibatı olmaksızın, kendisine benimsemekte güya hür olduğu o şuursuz Şehadet
Kelimesiyle, kalbin ve idrakin refakat etmediği o beş vakit namazdan ibarettir.
Böyle insanların ikisi, yirmi ikisi, yirmi iki bini veya yirmi iki milyonu da, iç
halini bir yüz karası gibi gezdiren ve gizleyen bir tek fertten, tek fertcikten
ibarettir.
Tefekkür
çilesi olmadan bedava iman sahipliği…
Müslümanlığa
meydan kapalı, gazete kapalı, kürsü kapalı, her türlü telkin ve ifade yolu
kapalı, yalnız uyuzhane halinde doldurmalarına müsaade edilen camiler açık…
Müslümanlar, 25 milyon kişi değil, pek yakında geberip gitmesini bekledikleri
bir tek kişidir. Zira fert halinde hür, fakat cemiyet halinde mahkûmdur o… Mahkûm
eden de, hususi bir (klik)…
İslam
nizamını propaganda ettiğimizi söylüyorlar! Şüphe mi var? Biz yalnız bu işi
yapmıyor, bu işi yapmak için yaşıyoruz. Fakat propaganda kelimesine iştirak
edemeyiz. Bu hasis ve sefil kelime, islamın ulviyet ve üstünlüğünü tespit
etmek gibi bir fiile alem olamaz. İslamın ulviyet ve üstünlüğünü haykırmak ve
anlatmak kanunca bir suç mudur? “İslam ulvidir” demek, başka bir şey sefildir
ve yıkılmalıdır demek midir?
Dini bir esası müdafaa
etmek her şeyden üstün görmek suç değildir. Hatta devlete ait bir esasla dini
bir esası, dini olduğu için değil, aklen ve ilmen üstün olduğu için daha
menfeatli bulmak suç değildir. Hatta ve hatta laikliğe tamamen zıt olarak, dini
bir esası, devletin bir esasına tekabül ettirip bu esasların sadece ilmi ve
fikri mukayesesini yapmak ve asla propaganda ve telkine yanaşmadan herkesi
hükmünde serbest bırakmak, kezalik suç değildir.
Bizde, Müslümanlarda, en doğrusu kendisini
Müslüman sanan insanlarda, herhangi bir liyakat ve zafere ehliyet hassası
yoktur. Cahiliz, akılsızız, vecd ve aşk mahrumuyuz, siyaset ve zarafet
öksüzüyüz, medeni dünya ve onun bütün usüllerinden gafiliz, dünyadan ve
entrikalarından habersiziz, kanun çerçevesinde müttehit hareket ve içtimai
dayanışma gibi en hayati kıymetten uzağız; yani istendiği gibi sürülebilecek ve
altına istendiği gibi kara lekeler çekilecek bir sürü halindeyiz. Düşman da bu
halimizi biliyor ve kaç kişi olursak olalım, üç beş çoban vasıtasıyla bizi
dilediği gibi muhafaza etmenin sırrını elinde tutuyor.
Apışacak
mıyız, yılacak mıyız, donup kalacak ve birer köşede büzülüp oturacak mıyız?
Asla!!. İşte o zaman düşmanlarımızın saadet ve niyetini tam tahkim etmiş
oluruz! Bilakis; elimize kanunu alacak ve onu, Müslümanlık hikmetinin emri diye
bir baştan bir başa okuyacağız! Davamız lehinde, kanunun yasak etmediği
ne varsa, hepsini, ama hepsini, tek noksansız yapacağız! Kanun dışı tek bir
hareket yapmıyacak ve kanun içi ne yapmak mümkünse hiç birini ihmal
etmeyeceğiz! Gazetemizi çıkaracağız, öbek öbek ve yığın yığın toplanacağız;
hatta gerekirse ve ancak kanuni olmak şartiyle Partimizi kuracağız, her
mücadeleyi yerine getireceğiz! Belki bütün bu kötülükleri Allah iyiliğe
kalbedecek ve belki bu yüzden büsbütün zafer bulacağız! Fakat kanundan başka iş
ve hareket intibakı tanımayacağız! Toplanacağız, fakat polise daha evvel “gel
dinle! Davetlisin!” diyeceğiz! Tokat atacaklar, hakkımızda yapılmadık tahrik
bırakmıyacaklar; fakat susacağız “geç yiğidim, geç!” diyeceğiz ve yalnız tekzip
edeceğiz! Anlıyorsunuz ya! İsa Peygambere gerçek bağlılık devrinin (katakomp)
hayatını yaşatmak istiyorlar bize! Mazlumlarız, mahzunlarız, öksüzleriz biz!
Bundan sonra ancak böyle yapacağız ve lafıma dikkat edin, bu kanunla, eldeki
kanunlarla zafer bulacağız! Zira elbette bir gün rey sandığının başına
çağrılacağız!
Biz sadece, mücerret ve müstakil olarak İslamın
savunucularıyız ve devlet nizamlarını hedef tutmaksızın böyle bir savunuculuk
hamlesinde hiçbir kanuni suç olmadığını bilenlerdeniz. Eğer mücerret ve
müstakil olarak İslamın müdafaası suçsa, buna ait kanun maddesi getirilsin, biz
de gerekirse başlarımızı üçayaklı sehpanın yağlı ipine teslim edelim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder