1 Aralık 2016 Perşembe

GÜLLER ÜLKESİ



kıvrım kıvrım ipek tenler ülkesi
ince dalların kıvılcımları güneş
kıvamında pembe kırmızı sarı
mor mavi siyah tonlu tebeüssümler
sonsuzluğa açılan güller

selam susuzluğunda sevgilerle
sıla sevdası çeken ince sızılar
yüreğinde goncaların açarken
çiğ taneleri ayarında gözyaşları
dökerek saçılan güller

bahar yürüyüşlerinin yorulmaz
yılmaz solmaz yolcularıyla
yer ve gök yıldızlarının öncüsü
serin kokularla savrulur havaya
derin gözlerle seçilen güller

hangi seher hangi şafakta söyle
yer ve gök kapılarının anahtarları
güllerle girer sema ve deniz
aralıklarından sonra ışıl ışıl
her aşka libas biçilen güller

gülü sev aşkı koru
her sevda gül yürüyüşleridir ruhun
yedi renk yedi kuşak bir aşk
gök konaklarından geçerken
her derde deva suları içilen güller

gül yolculuğu bitmez
sonsuz bahçesinde sevgilinin

Selam

Selam



selam
sevgili can
aziz insan
ah seni takvim üzerinde yalnız bıraktım. yıllar, yapraklarını savurup geçti. iki can arasında hiç bir vakit, saat, gün, hafta, ay ve mevsim birlikteliği olmadı. mekan ve zaman ikliminde ortak yaşanan gençlik hevesleri dışında bir gönül yücelişi yaşanmadı. bir ruh olgunlaşması olmadı. dostluk sayfaları, safhaları bomboş kaldı. ama özcan, kendi ruhunu nasıl besledi, nasıl yüceltti bilmedim. bildiğim yalnızca ona duyduğum hasretti. doğan, yalnızlığını, ruh öksüzlüğünü başka şeylere hasretti. özcan-doğan ya da doğan-özcan bir türlü bu tireden kurtulamadı, bir (-) gibi kaldı, (+) olamadı. oysa dostluk birleşmeydi, ruhi kaynaşmaydı ama olmadı. derin iç çekişler, gelgit duyguların tatlı esintileri olarak arada bir gelir gider, o kadar. çevre çoğalıp azalırken, ten sararıp buruşurken, derman ve direnç azalır, toprağın çağrısı çoğalırken bile ruh, bazı fakültelerini koruyor: hayal ve hafızada kalan sevgi tabloları, dil lügatinde çağrışım yüklü isim listeleri vs korunuyor, kaybolmuyor.
aahhh seni takvim!.. ah!.. ne kadar da bomboş geçtin böyle.
bırak, kalsın... ağlayacak takatın, tahassüsün bile kalmamış. içi kavlaşmış, oyulmuş, ayakta öleyazan ağaçlara dönmüşsün, gönül. hz ibrahim ve hz zekeriya gibi ikinci baharı yaşamak da mümkün. hz eyyub gibi ikinci bir sağlık ve servet de mümkün. kutsal kitabımız bunun haberini veriyor. hz mevlana ebedi gençlikten. hz yunus her dem yeniden doğmadan, usanç vermeyen varolmadan dem vuruyor. onlar bunun bedelini ödediler, ballar balını bulup kovanı yağmaya verdiler. bende o servet, o sermaye, o kovan yok.
ümit. ümit. ümit... heves, heves ve cılız bir ses: ya vedud, ya hannan, ya mennan! ya rahman, ya rahim!
vesselam!
hüvel hay! hüvelbaki!
esselam!